30 Kas 2011

Yılın en sevdiğim dönemi başladı

Kasım bitince yılın en sevdiğim dönemi başlıyor.Yılbaşı süsleri,çam ağaçları,ışıklar,hediye paketleri,şıkır şıkır sokaklar.Ah bir de yılbaşına yurtdışında girebilseydim.Ama önümüzdeki yıl ölmez sağ kalırsak beni buralarda zor bulursunuz...
İşte size bakarken içimin açıldığı bişiler...Bu hafta süsleme haftası bizim evde...
bayıldım ...
şahane bir pasta
Senelerce böyle yılbaşı sofraları hazırladım.Ama bi günde beni davet eden olmadı.


Nefissss....

Bu sene beyaz süs bulamıyorum malesef nerde görürseniz bi haber verin lütfen...

So nice...

Bunada bayıldımmm.

Şıkır şıkır


Milyonlarca süs var evde ve bu akşam milyonlarca daha almaya gidiyorum...

Bence en güzel ağaçlar çam ağaçlarıdır...



Kol gibi gibi

Geçek gün söylediğim kebap olayına girdik dün akşam.Hasan Kolcuoğlu. Ataşehirde.
İzlenimlerim söyle ki;

bizimki işte böle cücük gibiydi

Kebaptan ziyade kebapçıdaki sıcak lavaş ve tulum beni en çok mutlu eden şeydir.
Neyse gittik önce yer ayırttığım halde bizi sikimdirik bi masaya "eee oturun böleee"şeklinde bir tavırla yerleştirdiler.Sonra bir anda oval tabaklarda meze adı altında bilimum ot,nane,içine hıyar doğranmış kuru cacıkımsı bişi,dünden kalmış olduğu kesin olan közlenmiş patlıcan salatası,sadece domatesle yapılmış gavurdağ(cevizin c si yok içinde)vs vs vs.Böle tabaklar havada uçuştu ve masa bir anda doldu ama benim esas gelme amacım olan tulum peyniri yok.Neyse onuda istedim geldi ve hayatımda böyle iğrenç bir tulum yemedim diyebilirim.Bu arada çok açız çünkü akşam bunlara dalıcaz diye heveslen öğlen çok az yemiştik.
Bu arada mekan hınca hınç masalarda düğün fotoğrafçısı gibi tipler geziyor.Ne salakça ve gereksiz kebapçı orası yani, sürekli alkış falan kopuyo çünkü arkada büyük bir grup var ve sürekli 300 mt lik kebaplar geliyor falan.Bizde bu saçma sapan mezelerin verdiği şişkinlikle kebabımızı biraz geç söyledik.Kebap geldi tabi 3 kişi için anca yarım metre falandı.Ben biraz hüsrana uğradım.Onlarınki daha uzun falan diye kıskançlık yaptım.Kebap ta yani normaldi öle "oof şahaneydi" falan dememi beklemeyin;değildi.Sonrasında da tatlılar geldi ama tatlılar çok güzeldi.Özellikle dondurmalı irmik,kıtır kabak tatlısı şahaneydi kebaptan ziyade tatlı yemenizi tavsiye ederim yani.Bu arada tüm bu saydıklarım alkollu içecekler hariç 45 tl.Eeee bu fiyata da daha ne bekliyordum bilemiyorum.
Ama çok güzel sohbet ettik,dertleştik,çok güldük.18 kişilik Sales teamden kala kala 3 kişi kalmışız,demekki tek gerçek dostlar bunlarmış diye düşündüm.Dandik servis ve düşük kaliteye rağmen muhabbet çok güzeldi.Yani gidin deneyin diyemem...

28 Kas 2011

Deli deli düşünceler,bişiler...

Gazete haberlerinde birinin isminin yanında parantez içinde yaşının yazılması ne salakça bişidir. Ali Bilmemne(22). Bize ne ki! Kime ne?

6 Aylık bi gelin kaynanasını boğmuş.Ellerine sağlık diyesim var kimbilir ne yaptı gelinine.

Dieti bıraktım ve ayıcan olmaya başladım yine.Çok sinirliyim,çok sinirli olduğum içinde sürekli bişi yiyorum.

Tam 2 haftadır haftasonu evden dışarı çıkmadım.Delirmek üzere olabilir miyim?Olabilirim!!!

O ses Türkiyede Ayda'yı eleyen Hülya Avşar'a "tuuuu" diye tüküresim var çok fena.

Ali Taran'dan ve kolpa aşkından çok sıkıldım.Ali Taran'ı kim tanırdı Acun'dan önce sorarım size??Şimdi Acunu dövmeye kalkmış.

İtiraf ediyorum haftasonu çocuğumun düzenini bozuyorum,sonrada şikayet ediyorum.
Anne-çocuk weekend şımarıklığımızdan sonra yine annem iyi toparlıyor valla hafta içi bu kızı.

Neden yurtdışından istediğimiz kozmetik,ilaç ,yiyecek vb leri getirtemiyoruz? Bu nasıl bir düzenleme böyle.Canım deli gibi Cranberry cheese çekiyor yine.

Yani bunca kızılcık yetişen bir ülkede neden bi Allahın kulu cranberry cheese yapamıyor.
Neden???

365 günün en az 35 gününde migren ağrısı çekmekten bıktım artık.

Eski blogumda ne güzel yazılarım vardı bazen onları özlüyorum çok.Sanki burada aynı ritmi yakalayamadım henüz gibi...

Yarın çok feci bi kebap olayına giricez eski dostlarla.Ayrıntıları bekleyin...

Bu Gülse Birsel hesapta bu yıl yeni bir dizi yapacaktı,o da Avrupa Yakası gibi fenomen olacaktı da noldu acaba?Neden kimse adam gibi bizi güldürecek bişiler yapmıyor.

"Bir kadın Bir Erkek" olmasa neye gülüp eğleneceğimi bilemiyorum.Çok sıkıcı oldu tv dünyası.

Çarşamba günü Hiltondaki Noel kermesine çok gitmek istiyorum ama benimle gelecek kimse bulamadım,ve kendim için birşey yaparken işi kırmak acayip vicdan yaptırıyor.Sanırım gidemicem.

Yıllardır kendi evim olunca çerçeveletmek üzere şahane resimler saklamıştım;ve kendi evim olmasına bu kadar yaklaşmışken resimler kayboldu.Pes!!!

Dolap üstüme yıkılıyor ve ben hala giyecek birşey bulamıyorum.Bu ne yaman çelişkidir,bu ne bohem,bu ne dejenerasyon.Ne bu???

Sırada ne çok buluşma bekleyen arkadaşım var ve ben anneme söylemeye tırsıyorum.Hala bu yaşta kadının baskısı üzerimde.

Bu Aytaç tavuk çıkarmış ve helal damgası var üzerinde.Bu nedir arkadaş? Nedir bu.Bunca yıl haram tavukmu yedik.Yazıklar olsun bize...

7 Haziranda Madonna gelicekmiş.Doğru mu bu???

Bu disco ball larda ne böyle?

İşte Öyle.
Herkese iyi haftalar olsun...

25 Kas 2011

...!

Affet bu gece ölmek istedim
Pembe bir mezarlık olmak istedim
Karanlığı elimle bölmek istedim
Seni çok ÖZLEDİM....

iNSAN SEVİNCE HERŞEYE KATLANIYOR MU?

Öncelikle başlamadan belirtmek isterim ki yazacaklarım benle ilgi değil sadece bir gözlemim ve son yıllardaki düşüncemdir.

Sabah facebookta bir arkadaşım"geri sayım başladı..."yazmıştı buradan aklıma geldi.
Çok eski bir arkadaşım hem mahalleden hem okuldan; çok da severim kendisini ama okul bitince çok uzun zaman görüşmedik aralarda sosyal medya haberleşmeleri kırk yılda bir buluşma vs.En son buluştuğumuzda yeni evlenmişti.Evlendiğini zaten facebooktan öğrenmiştik,çok aşık,çok mutlu görünüyordu kocaman gülümsemesi daha da kocamandı,yanağındaki gamzesi daha da belirgin.Ben bazen üzülürdüm gül gibi kız evlenmekte geç kaldı diye ama sonra bu mutluluğunu görünce çok sevinmiştim.
Buluşmamızda biraz anlattı nasıl tanıştığını,aşkını,evliliğini.Pek memnun olmadığı şeyler de vardı eşi yurtdışında çalışıyordu ve ev açamamışlardı(bakınız. ben)ve kayınvalidesinin evinde kalıyordu.Tabii çok uzun sürememişti bu kalışlar,her kayınvalide gibi onda da arızalar çıkmış ve kız annesinin evine taşınmıştı.Kocası geldiğinde gidip kaynanasında kalıyorlardı.Sonra zaman geçti kısa bir zaman ben baktım facebookta soyadı eskiye dönmüş.Hemen anladım ama arayıp üzmek istemedim.Yine buluştuk "ayrıldım aman kurtuldum" dedi.
Düşünüyorum da insan sevince gerçekten herşeye katlanabilir,göğüs gerebilir,savaşabilir gibi geliyor.Sadece O yanında olsun ikisi beraber olsun herşey vız gelir gibi.Ama işin aslı bu değil ya yaşımız büyüdü de anlıyorum bunu ya da devir değişti de ondan.
Sevgi bazen hiçbirşeye yetmiyor.Hayatta o kadar çok katlanamayacağımız şey varken huzursuzluğa,az görüşmeye,gereksiz insanlarla gereksiz mecburiyetlere insan "DUR"diyor.
Bence en iyisini yapıyor.Arkadaşım da en iyisini yaptı ve şimdi yeni biriyle yeniden evleniyor.Onun adına seviniyorum az zararla kurtulduğu için,ümit ediyorum yoğurdu üfleyerek yiyordur diye.Ona mutluluklar diliyorum.Evlenmemiş herkese de akıl fikir diliyorum.Sevgi bir haltı halletmiyor gün geliyor o çok sevdiğin insan yaşadığın mutsuzluk içinde bir böcek gibi görünebilir gözünüze.Yani eskisi gibi aşklar sadece filmlerde kaldı.Yok böyle bir dünya boşa hayal kurmayın...En az iç sıkıntısıyla yaşayabileceğiniz insanı seçin.Olmuyorsa salın gitsin.Hayat çok kısa ve aslında hayat tek kişilik.

24 Kas 2011

Önemli olan iç güzellği...

Twitterda profil resmimi değiştirdim,follower request patlaması oldu anasını satayım.20 lerde seyreden kitlem bir anda 50 lere yükselmeye başladı.Bi de tipleri görüceksiniz.Hepsini ignore ettim tabii.Ne kadar aç köpek varmış arkadaş.Milletin işi gücü yok heralde.Ve bu olay karşısında dünden beri şu şarkı geçiyor içimden;
"buraları yıkılıyo benden yıkılıyo hergün peşime bıyıklı takılıyo."

22 Kas 2011

Sürpriz

Daha sonra detaylı olarak bunca yıl neler yaşadığımı(13 yıl) ve neler hissetiğimi anlatacağım.Ama şimdi kısacık bişi yazmak istedim.
Şoktayım,sanki üstümden tır geçmiş gibiyim,ne düşüneceğimi bilmiyorum,kafam güzel sanki,ama evet "mutluyum",evet rahatladım.Çok şaşkınım,aptalca sırıtıyorum.
Hayatımızda yepyeni bir dönem başlıyor ve ben bu asla çözülmeyecek düğümün çözüldüğüne inanamıyorum.İnsanlar neden AKP li oluyor şimdi kanıtlandı.Ben olmadım ama helal olsun dedim.Bu bile çok büyük birşey değil mi?

21 Kas 2011

Durumum Budur!!

Nötr'üm.Evet son zamanlarda herşeye nötr'üm.
Ne mutluyum,ne mutsuzum,ne eğleniyorum,yada azıcık eğlenince başıma bişi geliyor,sevinemiyorum,ne hissediyosun desen "hissetmiyorum"!
Böle bişi izlerken boş boş bakıyorum,oje sürüp hemen siliyorum,ne giysem beğenmiyorum,bi bakıyosun çok beğeniyorum,biri bişi yapalım diyor; yapıyorum ama öylesine yani aslında orda değilim,yemek yapıyorum hiç sevgi falan katmıyorum,Nazı giydiriyorum ama 5 kez soyup çıkarıyorum tatmin olmuyorum çocuk ta aptal oluyor,kararsızım,migrostan bile bişi alamıyorum 5 gündür sepete bakıp duruyorum,ekliyorum çıkarıyorum,iş desen zaten beni kesmedi,kesmiyor,satmaya alışmış biri sattıktan sonrasından bi bok anlamıyormuş,anlamak da istemiyorum,yine satmak istiyorum,sabahtan akşama yoğun tempomu özlüyorum,suratıma bakınca kendimi tanıyamıyorum,öyle bitkin,öyle solgun,öğle mal gibiyim yani.
Tüm bunlara nötr denmez aslında ama doğru kelimeyi bulamıyorum kendime uygun.
Yani Dilber hala deyimiyle hayat çok "Sası"** bugünlerde.
Allah sağlık versin düzelirim inşallah yakında.



**sası diye böyle tatsız, yavan, camışın önüne koysan yemez şeylere denirmiş.
kaynak belirtmek gerekirse: (bkz:
dilber koçarslanlı)
(ekşi sözlükten alıntıdır)

18 Kas 2011

Friday

Have a nice weekend...

I love you guys!!!

Erkekleri seviyorum;

En iyi kanı onlar alır.Hiç acıtmadan.
En iyi iğneyi onlar yapar hiiç yakmadan.
En iyi acil Dr'u onlardan olur.Kadın kısmı ya panik olur ya da iplemez."Ne işim var lan bayram seyran burda" diye içten içe senden nefret eder.
Devletsel işlerde erkekler daha insan gibi davranır,ne istediğini net söyler.
En iyi jinekologlar hep erkektir.
Kuaför dediğin erkek olur,kadın kuaförden bi cacık olmaz.
En iyi kanka onlardan olur.Seni kıskanmaz,kendini kasmassın onun yanında,çok eğlenirsin,rahatça küfredersin,herşeyini anlatırsın ama bilirsin ki gidip başkasına anlatmaz.Karı gibi sitem etmez,dırdır yapmaz,ukala olmaz.
En iyi erkek kankalarla plan program yapılır.Son dakkikada seni satmaz,sen kız olduğun için hep bi el üstündesindir,herkes seni korur,kollar.Prenses zannedersin kendini.
Erkeklerle alışveriş daha keyiflidir,giyer,beğenir alır.On altı saat kabin önünde bekletmez.Kararsızlıktan bütün gününü yemez.
Yanında bi erkek oldumu heryerde rahat edersin.Rahatça içersin,yamulsanda seni bir şekilde eve sağsalim teslim eder.
Erkek yönetici iyidir,ne istediği bellidir.Düz mantık yaratıklar oldukları için alengiri falan yoktur.
Erkek dedikodu yapmaz,yapsa da zararsızdır.Senle sidik yarıştırmaz.(Çünkü o yarışı hep onların kazanacağı bellidir ahaha.)

Yıllarca hep erkek kankalarım oldu ne zaman ki evlenme boyutuna yaklaştım-yaklaştılar,
kankalıklarımız sekteye uğradı.Ama hala anılarımız bile bizi mutlu etmeye yeter.

17 Kas 2011

Bir gezdin bin anlattın diceksiniz...

Şimdi son 2 yıldır kendini bebeğine adamış ve hayattan kopmuş bir kişi olarak her gittiğim yer benim için bi şahane.Nereye gitsem bi mutluyum,bi eğleniyorum,bi desarj durumları.Dün akşam da uzun zamandır planladığımız çılgın kuzenler dörtlüsü olarak Bostancı Çınaraltı Mangalbaşına gittik.Ben çok et sevmem yani öyle bonfileye ,T-bone a falan dalamam kolay kolay.Genelde tavukçuyumdur.Ama mangal olayını çok severim.O bibercikler,domatescikler ve sucukcukları mangalda pişirmeye ve yemeye bayılırım.
Tabii gönül isterki mangal olayı açık havada,ve hava açıkken olsun ama koca yaz geçti bir türlü mangal olayına giremedik.
Neyse çareyi buraya gitmekte bulduk.Çook yıllar önce Kanlıcada vardı böle bir yer kendin pişirci ama orası buranın yanında çok tırt kalırmış.Belki bileniniz vardır ama biraz anlatıcam;
en azından 30 tane mangal var ,ve masalar da epep büyük,gidiyorsun etini seçiyorsun,getiriyorlar kafana göre pişirip yiyorsun.Mezeler falan da var ama onlar biraz tırttı.Ama ortam şahane,rakı,şalgam,manyak kuzenler,bol kahkaha,ve patlayana kadar yemek bana çok iyi geldi.Hesap ta o kadar ete rağmen anormal değildi bana göre adam başı 70 gibi gibi.Bir tek kötü tarafı var hayvan gibi et ve mangal kokusu siniyor üzerine.Yani sanki kendi tenine bile bi ocakbaşı parfümü sıkmışsın gibi oluyor.Arada tavanı açıp buz gibi havayla ortamı havalandırıyorlar ama olmuyor tabii.30 tane mangaldan 300 kg et kokusu yinede içine işliyor.Bence dükkanın dışına bir vestiyer yapsalar fena olmaz en azından montlara sinmez koku.
Tabi ben bu gecenin keyfiyle oradan çıkıp taksiye bindiğimizde taksi söförünün apaçi olması karşısında ve kafanında güzelliğiyle yol boyunca gülme krizine girdim.Bütüün sinir stress boşaldı bir ferahladım ve et kokularımla kızıma koştum.Tavsiye ederim kışın yapılacak değişik bir aktivite bence.

Çok kötüyüm hala...

Dün gece E5 ten eve dönerken bir sürü polis ve polis arabası gördüm.Kesin bi olay var dedim.Kazamı falan derken yerde birini gördüm üzeri naylonla örtülü ve bir polisin elinde fenerle yerlerdeki parçaları incelediğini gördüm.Tam o anda polisin biri örtüyü kaldırdı ve hala gözümün önünden gitmeyen o görüntü beni mahvetti.Yerde yatanın kafası parçalanmıştı.Büyük ihtimalle erkekti ve gecenin köründe E5 ten karşıdan karşıya geçiyordu sanırım.Biraz ileride beyaz bir araba duruyordu ve o zavallı oracıkta o beyaz arabanın altında kalmıştı.Kim bilir kaç metre havaya uçmuştu ve yere çakılmıştı.O kadar kötüyüm ki hala gözümden gitmiyor o görüntü.Keşke bakmasaydım keşke keşke keşke diye beynimi yedim durdum.Kim bilir kim di? Normal normal yaşarken evine dönemedi.Hep bunları düşündüm.Ne cahillik diye düşündüm,neden attın kendini E5 in ortasına onca hızla gelen arabanın önüne.Ve o zavallıya çarpanı düşündüm.O daha da zavallı şimdi nasıl bir şok yaşamıştır.Evine giderken birini öldürdü.Hayatı değişti.Asla unutmayacağı o görüntüyü nasıl silecek beyninden diye düşündüm.Yoruldum.Çok üzüldüm.Allah kimsenin başına vermesin.Nolur daha insan gibi araba kullanıp,insan gibi kurallara uyarak yaşayalım.Çok saçma çünkü bir an varsın bir an yoksun.Bu kadar kolay olmamalı.Bu kadar ucuz ve basit olmamalı hayat.

16 Kas 2011

Son günlerde

Son günlerde delice;

Paris'e gitmek istiyorum.
Eiffele tırmanmak,La fayetten şapka almak,Leon da midyeye dalmak,Saint Germen de kendimi parisienne hissetmek istiyorum.
Kate Middleton kadar zarif olmak ve aldığım şapkayı yan takmak istiyorum.
Leopar topuklu şahane ayakkabılarımı,Sedayla aldığım manyak topuklu botlarımı giyebilmek istiyorum.
Saatlerce hesap vermeden kimseye gezip tozmak istiyorum.
Yılbaşında yurtdışında olmak istiyorum.
Bu sene sadece beyaz süsler alıp ağacımı nazoyla süslemek istiyorum.
Bu akşam mangala gitmek istiyorum.
Deli gibi sarhoş olmak istiyorum.(bu akşam değil)
Gözüme kalıcı makyaj yaptırmak istiyorum.
Saçıma kaynaklarımı yine taktırmak istiyorum.
Bi 10 kg daha vermek istiyorum.
Bu sene çoooooook ama çoooook kar yağsın istiyorum.
Haftaya annemin dırdırı olmadan banu ve pınarla buluşabilmek istiyorum.
Tiyatroya,konsere gitmek istiyorum.
Böyle şahane bir masaj istiyorum.
Alışverişin dibine vurmak istiyorum.
Manyak manyak rengarenk ve desende ojeler sürmek istiyorum.
Bir yerde kafam güzelken sahneye fırlayıp şarkı söylemek istiyorum.
Sürekli kafam güzel olsun istiyorum.

Anlıyacağınız 15 sene önceye dönüp biraz kudurmak istiyorum...Çok şey mi istiyorum??

Zavallı Ipadim

Üzerinize afiyet biraz dır dır sonucu kocama Ipad aldırdım.Yani dokunmatik olayına çok karşı olmama rağmen bu aletin ayfondan biraz daha büyük olmasına güvenip aldırdım.Nazik parmaklarım kısa sürede alıştı kendisine.Bunu aldırmam tamamen bir şımarıklık unsuru aslında.Ve esas gizli amacım Sims 3 oynamaktı.Sandım ki Nazo oyalanırken ya da uyurken ben de kendi başıma oyunlarımla haşır neşir olurum.Eskiden evli ve çocuklu değilken sabaha kadar pc başında oyun oynardım.Ama kaç sene geçti bu çok sevdiğim aktivitemi icra edemiyorum.
Neyse;Şimdi Ipadimi aldım,hemencecik oyunlarımı yükledim,E-booklarımı indirdim bilimum bişiler keşfettim kendimce;ama gel gelelim bizim hatun cüce bana elletmiyor aleti.
"Hadi anne Ipad oynayalım,hadi şirinler oynayalım,hadi topçuklar oynayalım" diye benim elimi sürdürtmüyor.
Ulan ben daha elimi sürmeye korkuyorum, böyle nazik nazik tutuyorum,kadın almış yok yana kaydır,aaa sıkıldım bunu kapatim diyip kapatmalar,dur bak ben sana öğreticem elleme sen diye beni azarlamalar,bak köpekli bişi var onu indir falan demeler.O indirilirken beklemeyelim kediyle konuşlalım falan...
Böyle bir manyak çocuk.Daha 2 buçuk olmadan kadının elinde benim oyuncağım ben böyle mal gibi bakıp duruyorum.Yani anlıyacağınız küçük hanim uyusun da bende iki oyun attıriim diyorum ama nafile.Daha şöyle doyamadım Ipadime.

15 Kas 2011

Gerizekalı halkımız

Gazetelerden devam edelim bugün.

Az önce bir haber okudum; Denizlide bir kayınpeder beraber yaşadığı oğlu ve gelininin evine işten erken döndüğünde evde gelini ve bir aile dostları olan adamı öpüşürken yakalamış.Hal böyle olunca da av tüfeğiylen ikisini de gebertmiş.Şimdi ölen mi suçlu,öldüren mi?
A benim memleketimin orospu evli  ve çocuklu kadınları,a benim memleketimin bi tarafına sahip çıkamayan bıyıklı ayıları.Noldu şimdi geberdiniz gittiniz.Madem içinde kaşarlık patlaması var ne bokuma 3 çocuk doğurdun,hadi bunu yaptın madem kaşınıyorsun bari yakalanma.Yazık diilmi o 3 tane çocuğa.Müge Anlı ya para kazandırısınız işte anca.

Gelelim Van'a;hergün içimiz kıyıla kıyıla izliyoruz haberleri.
Dün valla şirkette "üşüdüm" demeye utandım ben onların halini gördükçe.
Ama bir yandan da bakıyorum yememiş içmemiş yataktan çıkmamışlar arkadaş.Herbirinde minimum 3 çocuk.Bi bakıyorsun biri ağlıyor" 6 çocuum var donuyoruz,çadır yok" bilmemne.
E benim gerizekalı memleketimin insanı ne bokuma yaptın bu kadar çocuğu.Marifet mi sandın her gece düdüklemeyi.Erkek mi oldun peş peşe kadının karnını şişirince.Noldu işte sersefil oldun.Deprem olmasaydı da ne fark edecekti.O kadar çocuğa bakamıyosunuz sonra da o çocuklar dağa çıkıyor işte.
Vaadlere kanıyorlar,cahiller okuyamıyorlar,beyinleri yıkanıyor,tüm memleketin başına bela oluyorlar.Bir de göç başlamış.Hurraaa İstanbul'a.Buraya gelip ser sefil olup,hırsız olup,işsiz kalıp,bir oda evde 25 akraba yaşayıp ne yapacaksınız.Türkiye de başka şehir mi yok ben diyim 81 sen de 83 artık kaç il varsa.Gidin başka bir yere,daha normal paralarla yaşayın,yaşayabilin,daha sağlıklı,daha rahat bir hayatınız olsun .Ama yoook kafa çalışmıyor illa İstanbul.
Sonra da her haber izlediğimizde içimiz acıyor.Ama aslında bu cahillik,bu aptallıklar beni çıldırtıyor. Mecburi eğitim 128 yıla da çıksa bazı şeyler asla değişmiyor bu memlekette.Bunu bilir bunu söylerim.
Sürekli kanser haberleri alınca çok sinirim bozuluyor.Hergün gazetede bir haber,bi tanıdıktan bi haber.Allah hepimizi korusun!Kimseye bişi olmasın lütfen artık.

Bence;"Hepimiz ölüceğimizi biliyoruz;ama kanser olmak nasıl öleceğimizi bilmek gibi.Sanki o filmi montajdayken görmek,ve bitişi beklemek gibi."

14 Kas 2011

Böyle şeyler

Fönlü uçuşan şampuan kokan saçları
French manikürlü elleri
Leopar desenli olan herşeyi
Nutellayı
Lahmacunu
Buz gibi kırmızı şarabı,son günlerde de Blush'ı
Yumuşatıcı kokan kıyafetleri
Hava buz bile olsa parlayan güneşi
Beni mutlu eden ,konuşmaya can attığım insanları
Kek pişirmeyi,pasta yapmayı
Kılsız tüysüz kaşsız bıyıksız fuller full ü bakımlı olduğum günlerde kendimi
Her dolabı açtığımda incecik yaprak sarma bulmayı,soğuk soğuk yemeği
Ipad'imi
Blackberry'mi
Başladığım kitabı bitirebilmeyi
Naz kokusuyla uyumayı
Light blue mu
Ama arada da Daisy yi
Lipsyl dudak nemlendiricimi
Aynanın önünde kule şeklinde dizilmiş clinique kremlerimi
Uzun zamandır hiç yapamasamda kopkoyu makyajlı gözleri
Siyah file çorabı
Fermuarı kapanan çizmeyi
Kocaman kocaman renk renk çantaları
Sucunun yeni getirdiği sokak soğukluğunda suyu içmeyi
Her pazartesi birikmiş bi dolu blog postu okumayı
Yerlere dökülen renk renk sonbahar yapraklarını
D&R da saatlerce yeni kitaplar keşfetmeyi
Gazeteyi ilk okumayı
Benzin kokusunu
Taza Lavantayı
Acun programlarını
Grey's Anatomy'yi
Pinterest te takılmayı
Havaalanlarını

Severim...!

Nokta atışlı Hayat no:1

Çocuklu kadın olmak zormuş.Hele kendi çocuğuna bakamayan kadın olmak daha da zor.Şu hayattaki en büyük lüks insanın kendi bebeğini kendi büyütebilmesiymiş.İt gibi çalışmak zorunda olduğumuz ve zengin koca hayallerimizin çoktan yıkıldığı aşikar.
Hal böyle olunca hayatı hep nokta atışlarıyla yaşamak şart oluyor.
Yani şöyle anlatayım eğer bir çocuğun olduysa ve biraz da benim gibi çocuğa tapık bir manyak anne olduysan işin zor arkadaş!

Tüm zamanın; hayatını yani gününün işyeri dışındaki bölümünü ve hafta sonunu saat saat planlamakla geçiyor.
Mesela; herşey kısa sürede ve net bir biçimde yapılmalı.Hafta içi hemen eve koşulmalı.Ya da uyku saati kaçmamalı,yemek saati geçmemeli,e hava almadan olmaz park atlanmamalı.
Ben de kısaca ve az kelimeyle  olayı şöyle anlatsam elbet beni bi anlayan çıkar diye düşünüyorum.

Hafta içi;

servise koş
kuaförde in
şaçını boyat
migrosa koş
bişiler al
öde
eve koş.

Veya hafta içi kırk yılda bir bi akşam;
sevise koş
caddede in
iki arkadaşla buluş
ne yediğini anlamadan iki lokma ye
ne konuştuğunu bile hatırlama
sürekli saate bak
maksimum 2 saatin var onda da fırça yeme ihtimalin var
herkesten özür dile
eve koş.

Veya hafta sonu;

sabahın 6:30 un da kalk
kahvaltı yaptır
bin tane şaklabanlıkla alt değiştirmeye ikna et
pijamayı çıkar kıyafeti giydir
fönlüysen ne saç ne baş kalsın,ter içinde kendin de giyin
topuklu mu dedi biri;yada makyaj mı? hadi ordan...
biberon al,büyümix al,ıslak mendil al,yedek bez al ,yedek kıyafet al,bin türlü oyuncak al.
ayakkabı ve mont giydirmeye çalış
sonunda kendini sokağa at
araba koltuğuna çocuu sığdır
gazla
park et
puseti çıkar
çocuu yerleştir
bu arada 153489 tane neden,niye,kim dedi,ne dedi, o ne ile başlayan soruya cevap ver.
yürümeye başla
tıkır tıkır işlerini hallet
iki bişi gör,alama " amman siktir et nasıl bakıcam bunla de"
unutma vaktin az
yemek saati
uyku saati
altına sıçma saati
"pusette oturmam yürücem ben ablayım" kavgaları
derken açlıktan öl
cafelerde keyifle bişiler yiyip içenlere "allah belanızı versin bakışı" at
duaya başla "allahım tez zamanda uyusun da benimde götüm bi yer görsün" diye
bi yarım saat anca otur
çocuk rahat uyuyamasın ve hemen uyansın
kalk
haldır haldır yürü
arabaya bin
çocuuğu koy
puseti koy
yola çık
eve gel
park et
çocuğu ve bilimum alet edevatı yukarı çıkar
oyun oyna
yemek yedir
altını temizle
banyo yaptır
çocuu yatırmaya çalış
ve pert bir şekilde uyuyakal.

Devamı gelecek...

11 Kas 2011

Bir Cuma Yazısı-Sevdiğim Japon Yemekleri

Sevgili okuyucu,bu postta sizlere sevdiğim Japon yemeklerinden bir kuple sunacağım.
Hemde resimli olarak.

1.Katsudon:Japon pilavı üzerine dana sinitzelin parçalanmış halini serpiştirilerek,üzerine yumurta kırılarak ve taze soğan dilimcikleriyle süslenerek yapılan bir şahane yemek.Tonkatsu sosu da dökünce Allaaah diye bağırarak yediğim bir yemek kendisi.



2.Kushikatsu:Tahta çubuklara geçirilmiş dışı süper bi karışımla kaplanıp kızartılmış erçikler.Çubukların arasında da aynı karışımla kaplı kızarmış soğancıklar var.Yanında da ince kıyılmış lahana salşatası ve üzerine limon sıkılarak yenir.




3.Yaki soba:Böyle ip ince koyu gri renkli bir spagettileri var bu vatandaşların.Bunları isterseniz Macro da bulabilirsiniz.Bu makarnalar miso çorbası gibi bi sosu vardır ve üzerinde lahana ve kıyma olur.Yanında wasabiyle şahane olur.



4.Tendon:Kocaman jumbo karideslerin kızartılmasıyla yapılır.Yanında kabak,patlıcan,havuç da olur bazen aynı sosla kızartılmış.Tonkatsuyla şahane olur.





5.Yaki Tori:Bu bizim Özbikle favori yemeğimizdir.Tavuk filetolarının teriyaki sos ile pişirilmesiyle yapılır.Yok böyle bir tavuk.






6.Omurais:Omletin içine bezelyeli,ketçaplı,tavuklu japon pilavı sarılarak yapılır.Böyle yazınca iğrenç gibi gelebilir.Ama Aslında çok güzeldir.






7.Chirashi zushi:Çakma suşi de denilebilir.Sushi malzelemelerinin açık olarak servis edildiği bol malzemos bir deniz mahsullü pilavdır.




Gelin bi öğlen yemeğe  beklerim....

noldu bana ya


Nedense başka bir yere yazıp ta oradan bloga copy yapmayı sevmiyorum.Ama sürekli arkadan beni gözleyen gözler olduğu için bi de böyle deneyeyim dedim.

Hiçbir boku sevmeyen,hiçbir boktan memnun olmayan iğrenç bir insan oldum son yıllarda.
Dünya yansın umrumda diil gibiyim bi yandan bir yandan da sinirime dokunan insanlara kafayı takarak onları umursuyormuşum gibi geliyor.
Böyle olunca da kendime kızıyorum."Amaaan siktir et" diyorum;bir ediyorum,iki ediyorum,üçüncüde yine onlar için dellenirken buluyorum kendimi.
Ha o kadar da kitaplar okuyorum kendimi eğitmek,düzeltmek için ama olmuyor işte hocam.Olmayınca olmuyor!

İçimde hiç sevgi kalmamış benim anladım artık.Bütün sevgiyi bir kişiye vermişim ve başka birini,birşeyi sevmem çok zor.Şimdi mesela bazı gelişmeler oluyor ki bunlar için yıllardır bekledim.Ama bakıyorum kendime hiç te heyecanlanmadım.Yani bu işin oluru yok galiba yeniden eskisi gibi hissetmem imkansız gibi.Ne yaparlarsa yapsın etrafımdakiler bişiler bitti mi bitiyor işte.
Yılların birikimi.Yılların sabrı tükeniyor.
Tükenmiş okeye dönüyorum...
Böyle istiyorum ki içimde tuttuğum,sustuğum,ayıp olmasın diye katlanmak zorunda olduğum,buna mecbur bırakıldığım herşeyi volkan gibi püsküreyim o insancıkların suratına ve herkes bi kendine gelsin.

Mesela şu an simit yiyorum.Ama simitten nefret ediyorum.Yani açlıktan ölsem aklıma gelmez simit yemek.O derece.Mesela karşımda bi insan oturuyor ama bildiğin ruh yani.O kadar boş bana göre.Adamın içi boş yani.

Mesela kızımı öpüyolar sürekli,tükürüklü pis pis.Öpmeyin,yalamadan öpün laaayyyn diye saldırasım geliyor.Sürekli günde 10000 kere "ay çok akıllı" diyor nazar değdiriyorlar böyle kafa göz dalasım geliyor.Çocuğun başına gelmeyen kalmıyor.Allaha havale ediyorum ama içim rahatlamıyor.

Kick box a falan başlasam bu enerjimi ve nefretimi boşaltsam iyi gelir mi acaba?Ben hiç böyle bir kız değildim noldu bana yaa?Noldu yani bi çözemiyorum.....

10 Kas 2011

Kestane

Kestane benim için sonbahar demektir.
Fenerbahçede geçti tüm çocukluğum ve heryerde  at kestanesi ağaçları vardı; evin etrafında,arka bahçede,kalamış parkında,marinada...
Bayılırım her sonbahar yere düşen o parlak şahane renkli topçukları toplamaya.
Hala toplarım yani bu yaşımda.
Naz'ı bahane ederek,evde bunlarla yemek yapıcak Naz diyerek deli gibi topluyorum her bulduğunda.
Şimdi belediye onların yerlerde özgürce yuvarlanmalarına izin vermiyor.Hemen süpürüp çöpe atıyorlar ve ben sinir oluyorum.Eskiden hatırlıyorum neredeyse 2 kg toplar eve getirirdim ve bütün kış onlarla oyun oynardım.Evin her yerinden kestane çıkardı ananeme sinir basardı.
Sonra yıllar sonra kestanenin bişiye iyi geldiğini sölemişti ananem.Ama neydi hiç aklımda kalmamış.O öldüğünde her çekmecenin içinden birer ikişer kestane çıktı.Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle şaşırdım bu olaya.Keşke neden oraya koyduğunu bilebilseydim ve bana dediği şeyi hatırlayabilseydim...Bi bilen var mı???

3 Kas 2011

Sana göre süt,bana göre çokolat...

Sevmiyorum Bayramları.
Hayır düşünüyorum;küçükkende sevmezdim,ya da önemsemezdim de sevip sevmediğimi bilmezdim belki de.Sadece tatil işte.Ama keşke adı bayram olmasa!
Gereksiz bir sevgi kelebekliğine bürünmese hiç kimse.

O kadar zor ki ananem olmadan o eve girmek,yemek yemek,gelen bi ton akrabanın bağırış çağırış(ki biz italyanmıyız da böyle bağrış çağrış bir ailem var bunu hiç çözemedim)kakara kukarasına "hııhh ,ee evet,iyi valla nolsun sizden naber" vs vs demek.Gerzek akrabaların "zahmet olmazsa" türk kahvesi istemesi.Üstelik "biri şekerli,biri orta,biri bilmemneli olsun" demeleri.Bayramdan nefret etme sebebplerimden biri de bu.Yıllar oldu hep Handeye kakalıyorum kahve pişirme işini ve hepsini orta yaptırıyorum sıkıysa o tantanada biri çıkıp ay benimki olmamış desin!!!
Bi de el öpme salaklığı var.Sen öpmek için yeltenirsin o mal elini kasar falan çeker böyle.Hay allah belanı versin demek gelir ben lütfettim sen neyi vermiyosun it demek gelir.Ya sabır çekersin,madara olduğuna mı yanıcan yoksa şu ite kafayı koyamadığına mı?
Tüm bunlar bi tarafa;
Çok zoruma gidiyor o evde öküz gibi karnımızı doyurmak.Hiçbirşey yokmuş gibi...
Nefret ediyorum bu; "hayat devam ediyor"olayından.Ve nefret ediyorum o odalardan birinden çıkıp gelicek diye beklemekten.Elleri yana yana  küçük parmak inceliğindeki sarmaları tabaklarımıza koymasını bekliyorum.Tahinli patlıcan salatasının onun elleriyle süslenmiş olmasını,en sevdiğimiz yemekleri yapmaktan yorgun düşse bile süslenip,inci küpelerini takıp,pembiş rujunu sürmesini istiyorum yine.Eve gelince onun yumuşacık yanağını öpmek istiyorum. Ama noluyor ? Bunların hiçbiri olmuyor.Ve ben her bayram Naz'ı uyutmak için onun yatağına geçtiğimde hüngür hüngür ağlıyorum.Bu mu yani bayram?

Gereksiz!Yılda sadece 2 kere gördüğün insanlarla harala gürele geçen bir gün.Üstelik yılda 2 kere bile görmeye tahammül edemediğim insanları sanki seviyormuşum gibi davranmak.
Peh!!!hiç bana göre bir hareket değil.
Sevmiyorum,sevemiyeceğim,istemiyorum bu tip aktiviteleri. " Biz size geldik; eee? yarın da sizi bekliyoruz."
Hassiktir yani! Zaten görüşmedik mi yarın da sana gelsem "baaak bende ne yemekler yapabiliyorum,benim de koltuklarım var,hem de türk kahvem mehmet efendi demeye mi çağırıyorsun bizi ? Neden bir işkenceye daha maruz bırakıyorsun?
Tamam görüştük işte kapat konuyu "iyi bayramlar" de bas git.Uzatma yani.Gerizekalı Türk adetleri.

Çocuğuma hiç de sevdirmeyi düşünmüyorum bayramı.Sadece ananem varken yaşadığım güzel olayları,komik küçüklük anılarımı anlatıcam bayramla ilgili.Hiç te böyle gereksiz adetlerimiz,örfümüz falan çekemicem.Kim ne derse desin bu işi asla sevemicem.