30 Ara 2011

Latest Cuma postası

Herkeste bir telaş...Sanki bugün bitince uzuuuuun bir tatile gidiyormuşuz hissi,kafada yapılacak yemekler,son dekorasyon fikirleri,son alışveriş eksiklerinin planlanması.

Kimse bu cuma iş yerinde kimseden performans beklemesin.İşte daha önce de söyledim kimse demesin ki "amaaaaan yılbaşını iplemiyorum" hepimizde hem cumanın verdiği rehavet,hemde yarının büyük gün olduğuna dair gizli bir inanç var.

Mesela ben kesinlikle kafamı toparlayıp işe konsantre değilim.Aklımda My Town da birikmiş paralarımla şehrime yeni yeni binalar eklemek,Smurf village'imde Şirine'ye bir ev yapmak ve Fashion City dükkanıma yeni güzel kıyafet siparişleri vermekten başka bir düşüncem yok.
Haa bir de çok zamandır Lazanya yapmadığım için güzel olacak mı diye bir endişem var.Yani aklım kesinlikle ofisin içinde gezinmiyor bu sabah.Mesela ojelerim çıkmış hemen gidip onları halledesim var.Yarın bi föne gidermiyim acaba,elma salatası yapıcaktım ama hıyar almayı unuttum bu akşam almalıyım,bir de yılbaşı pastası için taa yokuşun altındaki pastanede inip sonra ya taksi bulamazsam ikilemi var kafamda.
Böyle karışık bir cuma hali.
Hepinize yeniden mutlu yıllar diliyorum 2011 in son cuma postası olsun bu.Seneye görüşürüz nihohahahahah(iğrençleşmeden bye!!!)....

29 Ara 2011

Hamburger

Hergün önünden geçerken üzüldüğüm bir konuya değineceğim bugün.

Türk girişimci zihniyetin açmış olduğu hamburgercilerden söz ediyorum.
Burger House ,Hand Made Burgers vs isimleri her ne ise.
Ben bu tip dükkanların dolu olduğunu hiç görmedim.Şahane dekorasyon ve masalardaki "paradan kısmadık dayadık size Heinz sosları" şeklindeki sunumları bile içeri müşteri çekmeye yetmiyor.
İlk önceleri kesin bi gidip yerim ben burda derken bakıyorum in cin top oynuyor.
E insan da haliyle tırsıyor.Şimdi kimbilir et kaç günlüktür,acaba patatesleri kızartacak fritözün fişi takılı mıdır,ekmeği bayat mıdır?diye düşünüyorum çünkü insan girmiyor içeri.Siyah önlüklü garsonlar hababam kapının önünde sigara molasında.Üzücü!


Mesela bu resim ilk ve tektir
.Kesin açılış günü bedava dağıttılar ki o kadar insan var içerde.
Normalde imkansız bir olay.

(Bir de bu konudan ayrı tuttuğum insan düdükleme merkezi olan Dükkan burger var ki o başka bir yazı konusu olsun,sinirlerim bozulmasın şimdi.)(aaa ama orada yer yooook falan demeyin bana sakın!!!)

Ben Hamburger çok severim ve bugüne kadar yediğim en şahane hamburgerleri GBK da yedim.

O kadar şahane lezzetli,binbir çeşit,istediğini ekle-çıkart,soslar desen enfes,ortam kalabalık,sıcak,şenlikli.
Yani diyeceğim şu ki biri bi deliğe bi taş atıyor sonra yüz Türk girişimci zihniyet de arkasında atıyor ama olmuyor.Önce bi bak,bi fizibilite yap,mesela Acıbadem'in en kuş uçmaz yerinde tutma o dükkanı,sonra da sinek avlama dimi arkadaşım?
Yazık yani.Bi burger lover olarak daha başarılı işler görmek istiyoruz Anadolu yakasında.
GBK duy sesimi aç yeni bir restoran,geçirtme bizi karşılara.Lütfen....

28 Ara 2011

Wish List For 2012

Eee wish list yapmadan olmaz.Bi can havliyle list yapim dedim çünkü kaldı 2 gün.
Hani ya yapmazsam, çok geç kalırsam Santa bana bişi getirmez diye tırstım aniden.
Hayal kurmak bedava,üstelik istemezsek kim ne bilsin de yapsın di mi ama.
"İstemek başarmanın yarısıdır","çalış seninde olur" gibi geyiklere girmeyeceğim;bilesiniz!!!
Beğensek de beğenmesekte;aman işim olmaz yılbaşıyla desek de,yine de insan sanki bi umutlanıyor.
Herşey sanki yeniden başlıyor yada başlamak için bize bir fırsat tanıyor gibi hayat!...
Herşey gönlünüzden geçtiği gibi olsun,sizi ne mutlu ediyorsa onu yaşayın,içinizi huzurla dolduran insanları alın hayatınıza,size sorun yaratanları çıkarıp atın;inanın ki en büyük lüksümüz budur.
Şikayet etmeyin;iş-güç,günlük kaoslar,gereksiz küçük-büyük tartışmalara,hırslara,
küskünlüklere gülüp geçin,sıkmayın canınızı nolur...
Sağlık olsun,iç huzuru olsun,ferahlık olsun,isteyene aşk olsun, isteyene bebek gelsin ne dilerseniz o olsun yaşamınızda.
Para,borç,kavga,sıkıntı hepsi kapının önüne konsun bu yılbaşı da.
Hatta dolapları bile boşaltın giymediğinizi verin, salın gitsin bi ihtiyacı olana; o kadar iyi geliyor ki onların birilerine yaradığını düşünmek,çıkarın verin birilerine kullanmadığınız tabak çanağınızı da.
Boşaltın,atın eskileri hayatınız gibi evinizi de ferahlatın bence.Açın pencereleri ve evdeki kasveti de salın dışardaki soğuk havaya.
Beni okuyan,okumayan tüm herkese en önce çok sağlıklı bir yıl diliyorum,eğer sağlığımız yerinde olursa herşeyin üstesinden gelebiliriz.Sizi seviyorum.Mutlu olun çok....

Şimdi de sırada wish listim:

Yazmak için ilk adımı attığım kitabımı tamamlamayı diliyorum.Ve hatta dileği abartıp kitabımı D&R daki standlarda hayal ediyorum.

Kredi almak zorunda kalmayacağım bir borç-alacak dengesi kurmayı hayal ediyorum.Bunun olabilmesi için alışveriş hastalığından kurtulmayı ümit ediyorum.

Kocamla 15 yılı aşan birlikteliğimizde etmediğimiz kavganın beş katını ettiğimiz şu 2.5 yılı unutmak ve bir daha asla onunla kavga etmek zorunda kalmak istemiyorum.Biraz daha sorumluluk sahibi olup, hızlı olmasını,aksiyon alabilme ve zamanında bir şeyi yapabilme kabiliyetinin ona  bir çip şeklinde yüklenmesini diliyorum.

Güzel bir ev istiyorum,yıllardır aklımda olan dekorasyon fikirlerimi(modası geçmeden) artık hayata geçirmek ve bir türlü açamadığım çeyizlerimi açıp tadını çıkararak,sağlıkla kullanmak istiyorum.

Bu yıl bana 12 senelik satış hayatımı zehir eden ve heba eden insanın hayatının bir şekilde zehir olmasını diliyorum.

Daha çok seyahat edebilmeyi diliyorum.Ve mümkünse hep yurtdışı takılmak istiyorum.

Tüm ailemin ve beni gerçekten seven, arkamdan atıp tutmayan tüm sevdiğim insanların çok sağlıklı olmasını diliyorum.

Anannemin en az ayda bir kez rüyama girmesini istiyorum.Onu çok özlüyorum,en azından rüyamda görebilmeyi diliyorum.

İkinci kez anne olmak isteyip istemediğimi bilemiyorum.Sanırım önce evlilik hayatımı yoluna koyabilmeyi diliyorum.

Rejime başlayıp bozmamayı ve bi on kg daha vermeyi istiyorum.

Bu yaz kızımla beraber Disneyland'e ve Londra'ya Emre'nin yanına gidebilmeyi istiyorum.

Daha çok cranberry cheese yemek istiyorum.

En azından bazı geceler  kızımı bırakıp dışarı çıkmak için vicdanımın rahatlamasını diliyorum.

Bizim kızlarla daha çok aktivite yapabilmeyi,her eve geç gitme seansından sonra annemle kavga etmemeyi diliyorum.

Huzur,sağlık,bol para ve şahane bir hayat diliyorum kısaca.Santa,tanrı,ilgili kişiler duyun sesimi....

23 Ara 2011

Kendim için seçtiklerim...

Ögrendim ki...
Karsısındakini kırmamak ve inanclarını savunmak arasında cizginin nereden gectigini bulmak zor.


Ögrendim ki...
Duvarda asılı diplomalar
Insanı insan yapmaya yetmez.



Ögrendim ki...
Iki insan ayni seye bakıp
Tamamen farklı seyler görebilir.



Ögrendim ki...
Düştügün anda seni tekmeleyecegini dusunduklerinden bazıları Kaldırmak için elini uzatır.



Ögrendim ki...
En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.



Ögrendim ki...
Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz de
Bazıları hiç karşılık vermiyor.


Ögrendim ki...
'Bittim' dedigin andan itibaren Pilinin bitmesine daha cok var.


Ögrendim ki...
Insanlarin basina ne geldigi degil O durumda ne yaptiklari onemli.



Ögrendim ki...
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaslar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.



Ögrendim ki...
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.



Bu yazı az önce bana mail olarak geldi.Ve içinden bazılarını bana uyanları seçtim.En çok da en sonuncuyu sevdim ve sizin için yazdım...

Have a nice weekend!Bu havada nasıl olacaksa....

Quick bi frıday saçmalığı...

Yıllardır her sabah 6 da kalkmak ve hiç sabah mahmurluğu yaşama lüksüm olmaması ne kötü.Ben yapamıyorum diye sanırım sabah bir türlü uyanamayan,ayılamayan,mıy mıy,suratsız,lanet olanlara da sinir olurum;ki bütün ailem bu türden insanlarla dolu.Ne şanssızlık!!!
Sabah kalkıp zınk diye ayılmak ve günün getireceklerine hazır olmak aslında çok güzel.Hele haftasonu erken kalkmak bence şahane.Ne kadar erken başlarsam o kadar uzun olur mantığıyla hep bir gün önceden yapılmış planlarla haftasonuna hazırlanmayı seviyorum.
Mesela ne kadar paçoz olursam olayım cuma akşamı tüm kızsal olaylarımı(kıl,tüy,kaş,oje,saç vs.) halledip cts ye full girmek gibi bi takıntım var.
Bir programın olsa da olmasa da.Tüm hafta işte giydiğimiz insanlık dışı kıyafetlerden sonra haftasonu insanın kadın olası geliyor.İnsan gibi bişiler giymek,düzgün olmak istiyor.
Şimdi ben bu konuya nerden geldim bilmiyorum.Bazen böyle oluyor.Yazmak için aklımda bir fikir varken bambaşka şeyler yazıyorum ve o fikrimi unutuyorum.Ahanda tam şu an öyle oldu.Daha fazla uzatmadan bu saçmalığa bir son verdim.Valla sorry...Ne diyeceğimi hatırlayınca yazarım.Hadi çabuk,hızlı,nice bi cuma olsun...

22 Ara 2011

Ahahaaayyyt!!!

D&R 'dan online kitap almaya; yorumu çok olan kitapları incelemeye bayılıyorum.

Ipad 'den Naz'a şahane oyunlar,puzzlelar,boyamalar indirmeye bayılıyorum.

Ipad 'in herşeyine bayılıyorum aslında.

Hayvan gibi yemek yemediğimde ve 2 lt suyu bitirip 3.cüye geçtiğimde kendime bayılıyorum.

Saçlarımı düzleştiriciyle düzelttiğimde sanki hergün kuaföre gidiyormuş gibiyim ama gitmeyip vakitten kazanmaya ve güzel olmaya bayılıyorum.

Tüm faturaları, kartları ödediğimde ajandamdaki "tik" lere bayılıyorum.

Oxxo dan alışveriş yapınca verdikleri minik gerçek çam ağacına bayılıyorum.

Bath and bodyworks te nereye bakacağımı, neyi koklayacağımı şaşırmaya ve şahane yılbaşı hediye paketleri yapmalarına bayılıyorum.

Yılbaşında Hande'nin de bizle olmasına bayılıyorum.

Akşam eve varabildiğimde zili çalınca Naz'ın "anneeeem geldiii yaşasııın" çığlığına bayılıyorum.Üç kat merdiveni adeta ışınlanarak çıkıyorum.

Sabah erken saatte  haftasonu arabama atlayıp tek başına alışverişe gitmeye bayılıyorum.

Caddebostan Migrosta ve Macro'da alışveriş yapmaya bayılıyorum.Ama en çok Migros Sanal Markete hayatımı kolaylaştırdığı için çoook bayılıyorum.

Pazar günleri akşamüstü Dayımlara gitmeye ve makara kukara yapmamıza bayılıyorum.

Kızımla öğlen uykusu uyumaya bayılıyorum.

Starbucks'ta white mocca içmeye,Nero'da kova ile çay içmeye ve saatlerce oturabilmeye bayılıyorum.

Seda'nın hayatımıza kattığı heyecanları hergün bbmden öğrenmeye bayılıyorum.

Blackberrynin herşeyine olmasa da BBM e bayılıyorum.Ve itiraf ediyorum BBM bağımlısıyım.

Bir şişe tılsımı tek başıma içip kafamın güzel olmasına bayılıyorum.O kafayla kendi kendime gülme krizine girmeye bayılıyorum.

Galiba kendime de bayılıyorum.

Bayılıyorum diye diye sizi baydığımı bilmeye bayılıyorum.Ahhahahahaayyyyyt....

Nerdesin Santa?

İnanasım var hep Noel babaya.Keşke harbiden bacadan girip hediyeler getirse.Keşke camdan dışarı baksak ve kar yağmış olsa.Dört geyikli şahane bir arabadan Jingle bells çalsa.
Kocaman gerçek çam ağacımı merdivene çıkıp süslesem.Abuk subuk hediye paketleri yerine,kocaman kocaman kutularda dursa tüm hediyeler o ağacın altında.Şömine yansa.Hiç tv açılmasa.Şahane müzikler çalsa.Şahane bir sofra kursam.Gerçekten sevdiklerim olsa yanımda;mecburen seviyormuş gibi yaptıklarım değil.Bana sorun çıkarmayanlar,bana hayat ızdırabı olmayanlar,içimi huzurla kaplayanlar.Ananem olsa mesela en baş köşeye otursa.Ya da en azından bilsem ki benimle manevi olarak orada.Yanımda...Bir işaret verse...
Her zaman kendimi daha yakın hissettim bu christmas olaylarına ve onların adetlerine.
İşte şimdi de böyle bir yılbaşı hayal ettim.Ama biliyorum ki; evde oturup dev televizyonumuzda mal mal sanatçıların binbir tane yeniyıl salaklıklarını izleyip,piyango çekilişini bekleyip,lazanya yiyip,Naz için alacağım şahane pastayı kesip,saat 23:00 de uykumuz gelecek.Zar zor 12 yi bekleyip salakça öpüşüp hediyeleri vereceğiz.Hoş bu yıl hediye bile almadım kimseye.Sadece küçük birer bilet.Ve ertesi gün sanki mucizeler gerçekleşmeye başlayacakmış gibi bir umut yeni bir yıla başlayacağız.Allah sağlık versin,bugünümüzü aratmasın ne diyelim....

Bu bir yeni yıl talepleri yazısı değildi.Klasik olarak böyle bir liste ileriki günlerde yayında olacaktır.Bilginize...

21 Ara 2011

Bir kitap okudum

Bir kitap okudum."Sevginin son kanıtı".Bir aşk romanı değil.Gerçek bir hikaye Meral Tüzün yazmış.Hasta olan kızını anlatıyor ve çaresi olmayan bu hastalığa bir anne olarak nasıl çareler aradığını.
Kitabı okurken çekilen ızdırabı anlamanız çok kolay oluyor.İçiniz daralıyor tabii ama empati yeteneğimizi de geliştirdiğini düşünüyorum bu tip şeylerin.
Malum hepimizideki eksiklik bu.Empati...
Kendi moralimi bozmak için değildi okuma isteğim.
Birinden duydum; merak ettim.Tıpla ilgili herşeyi merak ettiğim gibi.
Kitabı anlatmayacağım,herkesin tarzı olan bişi değil bu tip bi kitap belki.Asıl anlatmak istediğim bunu okurken aklıma düşen bir düşüncem.Belkide bu düşüncemle ilgili yorum yaparsınız diye paylaşma isteği...
Şöyle;
kitaptaki gerçek hayat,gerçek anne ve yaşadıkları o kadar zor ki.Kaldi ki bunu anlatmaya "zor" kelimesini kullanmak ayıp.O kadar büyük bir kelime lazım ki o acıları,çekilen çileyi anlatmaya ama o kelime ne bilemiyorum,bulamıyorum.
Bu ızdırabı hissetirebildiği için bana bunun üzerine çok düşündüm.Neden? Neden böyle bir ceza verişmişti bu anneye? Evet hasta olan kızıydı ama annenin çektiği belki onun ızdırabından milyonlarca kez büyüktü.O belki ölüp huzura kavuşacak ama anne ölene dek hergün yeniden yaşayacağı bu ızdırabı neden çekiyordu?Allah neden ona bu cezayı verdi?
O kadın ne yaptı ki bunu haketti? İşte bu noktada aklıma şu geldi;hani derler ya ruh ölmez biz ölünce ,bedenimiz çürür gider ama ruhu bir başkasına geçer.(şimdi burada saçmlaladığımı düşünmeyin sadece fikrimi paylaşıyorum manyak diilim yani)
Demek ki dedim;bu kadıncağızın ruhu her kimden ona geldi ise daha önceki hayatlarında kim bilir ne kadar büyük bir kötülüğe imza atmıştı ki Allah o ruhun böyle bir ceza çekmesini uygun gördü.Çünkü çok büyük bir haksızlıktı bu insanın yaşadığı acı.Bir sebebi olmalıydı,ama neydi? Bu geldi aklıma.Olabilirmi acaba? Başımıza gelen şeyler hep bizim yaptığımız şeylerin yanısmasıdır demiyor muyuz? "Ne ekersen onu biçersin" demiyor muyuz?Bu okuduğum hayat hikayesinde bu anne bunları hak edecek kadar büyük bir şey yapmış olamaz.Bence kesinlikle ona verilen ruh eskiden bir cani falan olmalıydı...

Resim...


Elinde kocaman bir resim...Bana uzattı...

"Büyük anane çok uzaklara gitmiş" dedi;biraz hasta olmuş da...

"Sen sakın çok uzaklara gitme" dedi;sakın sende hasta olma...

Küçücük aklıyla,melek saflığıyla...

"Gitmem" dedim;"sen merak etme"...Uyudu kıvrılıp koynumda,bebek kokusuyla....

17 Ara 2011

Zırva

SElamssssssss,ilk kez ipadimden sizlere seslenmekten çok mutluyum...nihohahaaaaaaa!karnım çok ac ve derini ikna edip pislik bisiler yemek için sizlere veda ediyorum...hace a nice weekend!

16 Ara 2011

keltoş

Kızım tüm kel kafalılara tek bir isim verildiğini sanıyor.Her gördüğüne keltoş diyor.Geçen gün eve geldik beraber merdiveni çıkarken arkamızdan bir ses geldi takır tukur falan diye ve bir kapı açıldı.Benim merakli da "aaa anne noldu öle?" diye arkasına döndü ama ben dönmedim.Sonrada söyle dedi:"amaaan keltoşmuş..."ve yürümeye devam etti.Buna koptum tabi ben de döndüm ve alt kattaki öküz komşumuz olduğunu farkettim.Gülmekten merdiveni çıkamadık.Adam duydu mu bilmiyorum ama şahane bi hareketti...

Kızıma böyle mikropluklar yaptığı zaman çok gülerek belki de ileride benim gibi manyak bir kadın olmasını sağlıyorum ama ben böyle şeylerle çok eğleniyorum.

15 Ara 2011

Takarım,taktım ,takıcam...

Sabah evden çıktığımda zifiri karanlık oluyor(zifiri böle mi yazılır ya da her neyse çok karanlık yani).Servise biner binmez uyku moduna geçmeye çalışıyorum.Perdeleri çekiyorum ve tam köşeyi dönerken de güneş gözlüğümü takıyorum.Evet her sabah aynı şeyleri yapıyorum.Tabii etraf karanlık olunca ve beni güneş gözlüğüyle gören diğer servis halkı herhalde "bu karı manyak" diye düşünüyor ki geçerken şöyyle bi bakıyorlar.Ben de her sabah içimden "ne bakıyosun aq'mun" diye söyleniyorum.Olay biraz tuhaf görünse de ben migreni olan bir şahsiyetim ve ani ışık çarpmaları ki bunlar; araba farı,sokak lambası,pavyon ışığı misali dükkan tabelaları gibi... gözüme girince aniden migrenimin tutma olasılığı çok yüksek.İşte bu nedenle gözlük takıyorum.Ayrıca ben gözlüğü her mevsim ve her hava koşulunda takıyorum.Ne var bunda? Bu benim hayatta vazgeçilmezim.Her çantada 2 tane,arabada mutlaka 1 tane yedek sunglasses olayım var benim.Yağmur da yağsa,kar da yağsa,çığ da düşse takarım arkadaş.Tarzım bu.Hatta bazı zamanlarda kafamdakini unutup çantadan yeni bir gözlük çıkarıp takmışlığım bile var.
Neymiş bilip bilmeden yargılamayacaksın kardeşim.Takıyorsak sebebi var.Sabah yine dellendim aklıma bunu yazmak geldi.Hadi bas git şimdi aklımdan...

9 Ara 2011

Meraktan...



Neden Cuma günleri hep yemekhanede döner günüdür?

Ve neden Cuma akşamları eve bir türlü ulaşamayız?

Neden hep kadınların başı,kıçı,orası burası ağrır?

Neden bu yılbaşı millete ne alıcam derdi hep kadınları gerer?

Kılın bir mm çıkınca,tırnağın kırılınca,dip boyan gelince,ojenin ucu çıkınca neden hep daha fazla dikkat çekersin?

Hangi ülkede,hangi season indirimi ne zaman başlar; neden hep bunlara kafa yorarız?

Bi düğüne gidilecekse neden 20 gün önceden ne giysem stresi başlar?

Çok popüler olan şeyler neden aslında fos çıkar?

Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrenmiş?

Ahahahahahah.İyi hafta sonnlarıııııı......

8 Ara 2011

masaj

Dün akşam yıllar sonra masaj yaptırdım.Seneler seneler önce evlere gelip masaj,ağda,manikür,pedikür olaylarımızı halleden bir kızcağız vardı.
E bizimde iş güç hak getire,hababam makara kukara,bakımlı olma,kokoşluktan kırılma günlerimizde çok uğraşırdık bu işlerle.Yani çok uzun zaman olmuş kendimi böyle ödüllendirmeyeli.
Valla biraz canım yandı ama o çekik gözlü miniminnacık kadın şahane masaj yaptı.Gerçi şu an biraz sırtım acıyor "anasını sattımın karısı naaptı kimbilir" diye düşünüyorum ama onu saymıyorum.İlk anlarda acıdan "ulan nereye geldik,paralıcak bu beni" diye düşünmekten konsantre olup kendimi serbest bırakamadım,zaten Seda; "içerde konuşma benim huzurumu bozma" dedi diye çıt çıkaramamaktan bi ayrı gerildim,sonrasında sol tarafımdan Seda'dan gelen çat,çut sesleriyle "anaaaam sıctık bizim burda kemiklerimizi kırıcak bu çekikler" diye daha da bi stres oldum.Ulan dur oramı ellemesin,ay ayaklarıma dokunmasın vs derken masaj bitti.
Mayıştım fakat şööyle bir huzura eremedim yani."Ne sinir,stres yüklü karı" demiştir kesin Bali'li içinden.
Ordan çıkıp bide rahatlama seansına şarap ekledik ama bu bile beni pamuk kıvamına getiremedi.
Üstelik bu sabah kalktım dünkü mıncıklamalardan eser yok (sırtım acıyoooooo aq).Ben zannetmiştim ki bir haftalık yumoş ferahlığı yaşarım.Gerginlik,sinir harbi ele geçirmiş beni arkadaş.Ne Bali'li ne alkol beni rahatlatamıyormuş.Bunu bilir bunu söylerim.
Sevgilerimle....

7 Ara 2011

William Gibson dan hepimize gelsin....

“Before you diagnose yourself with depression or low self esteem, first make sure that you are not, in fact, just surrounding yourself with assholes.

Değişim iyidir

Bazı duygular hiç değişmeyecek sanırsın ya; ne büyük hataymış.
Büyüdükçe daha iyi anlıyorum.
Okuldayken en canciğer arkadaşınla bir gün iki yabancı olacağına hiç inanmaz insan,çok sevdiği parfümünden çok sıkılıp bir gün değiştireceğine,yemeyi çok sevdiği bişeyin bi gün midesini bulandıracağına,asla yapmam dediği birşeyi nasılda mecbur kalıp yaptığına,ölene kadar severim diyipte nasıl da o sevginin eriyip gittiğine...Hiç ihtimal vermediğimiz neler geldi başımıza şu hayatta.Ne büyük konuşmuşuz ya da ne safmışız...Nasıl da kötü birşeydir annenin haklı çıkması.Nasıl bir yenilgidir bu haklılığı görmek.
"Bırak beni kendi hatamı yapayım" dediğimizde onun içinin nasıl acıdığını anlamam benim de anne olmama bağlıymış.Demekki bu böyle bir kısır döngü.Onunda annesi haklıydı,benimde annem ve ben de mi haklı olucam çocuğumun hayattaki hataları karşısında.Ne acı!
Örneğin; uyurken bile elini tutmadan uyumadığın,uyurken izlemeye doyamadığın insanı yanına yaklaştırmak gelmiyorsa içinden bütün suç sende olamaz.Herkes seni suçlamaya başladığında eskiden yapıp artık yapmadığın birşeylerde,tüm bu insanların atladığı çok büyük birşey yok mu sizce?
Bazı şeyleri yıllarca hunharca harcamış,sömürmüş,ezmiş geçmiş;ve nasılsa "o bunu kaldırır" diye düşündüğünde bir anda duvara çarpışın bundandır belki.
O herşeyi kaldıran,sabreden,fedakarlık eden,bekleyen,susan,seven,kendini paralayan insan belki de sonunda kendi değerini anlayıp "hop orda dur"diyebilecek olgunluğa ulaşmıştır.Belki de aptallıklarının farkına varmıştır.Ve sen her kimsen onun hayatında artık öyle kolay at koşturamayacağın için perişansındır.
Ve sen,siz,hepiniz bir insanı üzebilen,kırabilen,hayatını zorlaştıran,onun içine sıkıntı olan sizler bundan sonra kendinize yeni avlar bulmak için defolup gidebilir ya da kuyruğunuzu kıstırıp biraz insan olmaya çalışabilirsiniz.Saygılı,fedakar,sabırlı...Çünkü artık geri sayım başladı...Değişim iyidir,olması gerekir,iyi gelir...

http://www.dailymotion.com/video/x6j20c_baris-manco-donence_music

5 Ara 2011

Kendini bok sanan gereksiz elit kesim

Az önce yemek yerken bi anda aklıma geldi.Ne zamandır bu konuya değinmek istiyordum.
Şimdi ben bazı tip insancıklara uyuz oluyorum söyle ki;

Mesela sürekli kendi hayatı ve çevresinden bahsederken;

"Ay bi doktor arkadaşım var ondan duydum .... yapmıcakmışız."(Yalan;o dr. dıdısının dıdısının bişeysi ve sen her duyduğun insanı arkadaşım gibi tanıtarak bizi mi yiyosun)
"Benim bi psikolog arkadaşım var çocuklara .... davranmamak lazımmış."(Yalan;o psikolog arkadaşın diil kendi psikopat çocuunu götürdüğün pedagog bir önceki uydurma sohbetinde bundan bahsetmişstin ama kafan çalışmadığı için unutup bizi yiyosun)
"My Gym in sahibi benim arkadasım sölim sana indirim yapsın..."(Yalan;Biliyorsun ki ben çocumu ne gymboreeye ne de my gym'e götürmem,atlayıp zıplarken yanında bişiler öğrenebileceği bir yere gönderiyorum bu nedenle için çok rahat atıp tutuyorsun indirim vs diye.)
"Ay bi arkadaşım internet sitesi kurdu Amerikadan şahane şeyler getiriyor.Mutlaka almalısın."(Yalan;oranın sahibi de arkadaşın değil çünkü bana 21 tl kargo geçirdikleri için aradığımda senin adını söyleyince söyle bir kaldı kadın,arkadaşın olsa aa evet falan derdi heralde.)
"Valla şekerim bi rakdaşım var  Demet Sabancı'nın,Carolin Koç'un falan komusu ben de geçen onlardaydım ordan duydum Ivana Sert barışmış kocasıylan..."(Yalan;sans eseri Kemer Country'de oturan bi tanıdığın varsa ne ala,bir pazar brunch'a gidip bahçeden yan villa dedikodularına kulak misafiri olduğun aşıkar.Hergün Carolinlerle berabermiş gibi yiyemezsin bizi.)
"Ay benim bi arkadaşım butik pastane açtı bilmem nerde ben tüm pastaları ondan alıyorum,eve de yolluyor..."(Yalan;orda pastanın dilimi 12.5 tl iken senin gibi bi boktan anlamayan,üstelik çimri, üstelik yalancı bir insanın ordan pasta istemesi imkansız.Hadi bir kere oldu diyelim bunu hayat tarzın gibi yansıtma bunu da yemiyoruz.)
"Valla benim kocam Chivas'ın yanında Bolivar Royal Corona purosu içmeden duramaz,bu nedenle evde hep bulundurum.(Yalan;hayatındaki öküzü tanımasak hadi neyse diycez ve bunu yiyeceğiz.Bilmiyor muyuz evde don paça .... bi viski koysana beaaaa"diye böğürdüğünü.)

Yani daha çok örneğim var ama inan yazarken bile cinlerim tepeme çıkıyor.
Ulan sanki kadın tüm ülkedeki Proflar,avukatlar,iş dünyası,Tüsiad,Müsiad,Osd vs vs ne kadar dernek,ne kadar kalantor varsa,ne kadar üst düzey varsa kanka.Sanırsın her hafta Hello'da resimleri çıkıyor koca kanepede balo kıyafetiyle oturmuş etrafında sülalesiyle.

Böyle varoş,böyle,kafasız,böyle kalitesiz,böyle yüzeysel insanlar malesef hepimizin hayatında var.Ve ben bunları, bu paçozları kalitemle,salon kadınlığımla,cool luğumla döverim arkadaş.
Sen kimsin bana çocuk yetiştirmeyi öğreticek,sen kimsin bana benchmarking yapacaksın,sen kimsin bana sosyetiklikten bahsedeceksin.Sen kimsin biliyor musun ezik,malın tekisin bizim gözümüzde.

Ps:Buradaki örnekler tek bir kişiden alınmış değildir çeşit çeşit  sinirime dokunan insan müsvettelerini harmanladım.Şimdi beni arayıp aa o kim,aaa bu kim falan demeyin.Düşünün bunlardan kaç tane çıkıyor karşımıza günde...


 

Şahane Salaklığım...

Bazen milletin ve okuduklarımın gazına gelip salaklıklar yapıyorum.En son salaklığım "Şahane Hatalar"'ı almak oldu.O kadar çok duydum ki son günlerde evet; ben de merakıma yenildim.
Halihazırda okunmayı bekleyen bir kitabım varken bunuda nasılsa çerez kıvamında okurum diye aldım.Çünkü öyle çerez gibi hani arada okuduğunda başını hatırlayamacağın,hatırlaman da gerekmeyen geyik kitaplardan bu kitap.
Kesin duymuşsunuzdur ama duymayanlar için bir ipucu vereyim.
Kitabı normal bir şekilde okumuyorsunuz.Başlıyorsunuz ve ilk bölümün sonunda size hayatınızda yapmak istediğiniz 2 seçenek sunuyor hagisini seçerseniz sizi yönlendirdiği bölümden okumaya devam ediyorsunuz; okudukça,ilerledikçe sürekli yeni seçimler sunuyor.Hesapta "kaderiniz size bağlı,sen ne seçersen O sun" şeklinde bir olay yani.Tamam fikir bence süper.Zaten buna kandım ve merak ettim; ama kadın, yazar yani; Heather McElhatton olayı sadece Amerikada yaşayan insanlar açısından,onların yaşam tarzı,onların lafları,onları düşünceleri ve sadece filmlerde görülebilecek abuklukta bir kader dizisi şeklinde yazmış.Hiç global değil.Böyle olunca da sen ister istemez okurken bile hangi yolu seçeceğinde bi tereddüt ediyorsun.Çünkü real life bu değil yani.Seçtiğin yolda başına gelenler sadece ama sadece iddia ediyorum ki filmlerde olur.
Mesela ilk bölümde ya üniversite okuyacaktım yada seyahate çıkacatım.Ben tabiki okul düşmanı olarak seyahati seçtim.Ve başıma gelmeyen kalmadı,param bitti bi benzin pompacısıyla yattım ondan para aldım,tesadüf bir Amerikalı Nuri Alço ile karşılaştım az daha porno sektörüne giriyordum ,bir sürü daha abuk şey yaşadım vs vs vs ve sonunda da öldüm yani.Allah rahmet eylesin...
Anlayacağınız daha hayattan,daha normal,insanların başına günlük hayatta gelebilcek noktalar olsa kitap çok vurucu olabilirdi.Çünkü esas fikir çok güzel aslında ama teyzemiz biraz gaz yapmış abartmış olayları.Nasıl bir hayal gücü yada çok fazla Amerikan filmi...
Beğenmedim,aradığımı bulamadım.Sikimdirik kendi "real life" kaderimi yaşamaya karar verdim.Bilginize.İyi haftalar olsun....

2 Ara 2011

Time is running up!!!

Önce büyümeyi bekledim,okula başlamayı.Aman ne hoş muş daha ilk günden okuldan bi cacık olmayacağını ama it gibi mecbur olduğumu anladım.
Ne oldu?Yıkıldım.
Bu mu yani okul denilen olay dedim.Küçüktüm,salaktım ama hayellerim vardı.
Mesela değişmeyen tek hayalim bir gün anne olmaktı.
Sonra biraz daha büyüdüm,ortaokula başladım.Waaauuuv burası bi değişik geldi,daha bi eğlenceli.Öğretmenlerim insan gibiydi;gibi değil de bildiğin insanlar dı.Ayşe Erkin cadısı gibi değildi.Oysa küçüktüm ve salaktım ya öğretmen hep kabus sanırdım.Değilmiş.
Sonra süper arkadaşlarım oldu,aşık falan oldum.Hoş ben ilkokulun ilk günü de aşık olmuştum.Ama bu bile orayı sevmeye yetmedi.Çok güzel günlerim oldu ortaokulda,gerçek potansiyelimi ortaya çıkarabildiğim yerdi orası.
Meğer kafam çok çalışıyormuş ama Ayşe götü yüzünden kendimi tembel ve salak sanıyormuşum.
Akıllı kızmışım vay be herkes takdir ediyor ben hep takdir alıyordum.İngilizce öğrenmek çok hoşuma gitmişti.Deli gibi kendimi geliştirmeye başlamıştım.
Sonra hep çok istediğim hayalim daha gerçek oldu.Evet memelerim büyüdü.Ne çok istedim bunu.Hep böle tahta kurusu kalıcam diye korkardım.Tenis topları koyup babamı akşam öyle karşılardım.Allah yüzüme baktı memeler büyüdü.
Sonra gelsin lise.İşte bu anlatılmaz yaşanır yıllar hayatımın en güzel yıllarıydı.Hala aşıktım,belki hala biraz salak ama muhteşemdi herşey.Sonra mezun olduk salya sümük.Neyse ki hala en az 10 kişi var o yıllardan hayatımda.Üniversiteye hazırlık derdine düştük.Ben yine lisenin gevşekliğiyle eksi tembel ve vurdumduymaz kız oldum ve o yıl başıma gelen ailesel mevzulardan ve hazırlık kursunda yine çok pis aşık olduğumdan ilk sene kazanamadım.
Aslında sosyolojiyi kazandım ve tek amacım buydu ama annemin yanlış tercih doldurtması bana patladı.Çok da umrumda olmadı.Köpek gibi aşıktım çünkü.
Hayat buydu benim için.Oleyyy dedim bir yıl daha aylakça kursa birlikte gidebilecek ve deli gibi aşık kalabilecektim.Çok şahane günlerdi.Anlatmak isterim ama evliyim ayıp olur.
Neyse sonra nooldu kazandım dandik bir yeri.Siktiri boktan bir binada üniversite okudum.Ama orası da ayrı bir güzeldi.Çok kafa,çok şahane arkadaşlıklarım oldu,çok eğlendim,nerdeyse hiç derse girmeden orayı da bitirdim.
Sonra noldu; evleneceğim adamı bulmuşum meğer üniversitede;bunu farkettim.İşe girdim hiç istemeye istemeye.Hiç te kendimi bu hayata adapte edemedim.Ama çalıştım,para kazandım,başarılı oldum ,takdir topladım.Baktım bu beni kesmiyor.Hiç hırsım yok benim.Ama it gibi çalıştım,hala çalışıyorum.
Bu dönemden sonra evlenmek için götümü yırtmaya başladım.Bi buna hırs yaptım demek.Evlendim,şahane bir düğün yaptım.Ömür boyu aşık kalırım sandım.Herkese evlenmek çok güzel dedim.Onları kandırdım,kendimi kandırdım.Değilmiş.Anladım.Yılllaaaar geçti böyle ve ilkokul hayalim gerçekleşti.Anne oldum.Sanırım hayattaki tek gerçeklik buymuş.Anladım.Herşeyden koptum,herkesten koptum.Dünyam şaştı.Mutluyum.
Kendimi hayatta en çok istediğim şeyi yaparken buldum.Annelik.Şimdi de kendi evime taşımak hayalim.Yani sürekli bir talep halindeyim hayattan.He derseniz ki bu da olucak ve nolucak."So what?"duygum eminim yine beni kederlere vuracak.Şu hayattan şunu öğrendim tek amacım bir kız çocuğu sahibi olmak olan 35 yıllık yaşantımda bundan sonra Naz'dan başka hiçbirşey beni kesmeyecek.Yani kim ne yapsa;boş! Bu "so what" modu benim hayat tarzım olmuş.
Boşu boşuna kastırdığım,kafaya taktığım,mutsuz olduğum,içimi sıktığım herşey için kendimden özür diliyorum.Ne kadar zamanım var bilmiyorum.Ve bu şekilde mutsuz olmak,böyle soğuk savaşlar yaşamak,elalemle ve gerizekalılıklarıyla uğraşmak istemiyorum.Bu değil benim dünyam ve böyle birşeyler yaşamak istemiyorum.Bunlarla uğraşacak değilim,ve uğraşmayacağım.Buradan bildiriyorum.İnceldiği yerden kopsun hayat...Time is running up!!!